x
     
06.12.2016 16:55:03
Okunma: 3301
1 Yorum

Yasemin Başak Arel
Kol kırılsın yen içinde kalsın!

 

Zihniyeti nereye kadar?
 
Ekmeğini yediğimiz, etinden sütünden faydalandığımız, havasını soluduğumuz, suyunu içtiğimiz, yaşamak için Vatan bellediğimiz, maddi manevi bedel ödediğimiz toprağımız hakkında, kaygılarımızı dile getirmek neden kötülük diye algılanıyor?
 
İzmir’de yaşayan ve burayı seven her kişinin, değer verdiği bu toprağa karşı sorumluluğu yok mudur? 
 
Sorumlu olmaktan ne anlıyoruz?
 
Devlet, iktidar, muhalefet her kim olursa olsun, Şehirlilik şuuru ve bilinci, o bölgenin kültür ve geleneklerini yaşatan mekanizmadır. Şehirler de insanlar gibi doğar, yaşar, insanlarının kültürü ile harmanlanır, şekillenir, gelişir veya hastalanır… ve hatta ölür! 
 
Buradaki mesuliyet kavramı, kişilerce ve kurumlarca siyaset dışı hatta siyaset üstü algılanmalıdır.
 
Çocuklarımızı düşünmek, onlara gelecek inşa etmek, sadece; maddi imkanlar sağlamak, para- mal- mülk sahibi yapmak mıdır? ..
 
Dünya döndükçe, insan nüfusu arttıkça, şehirler büyümeye devam ettikçe rant, yani beklentileri kar’a dönüştürme olgusu asla değişmeyecektir.
 
Yine de RANT, dünyanın her yerinde farklı uygulanır… kar etmek uğruna, kaybedilebilir- feda edilebilir, gözden çıkarılabilir değerler veya asla taviz verilmeyecek olanlar tartışılır. 
 
Zengin / güçlü devletler, medeni toplumlar belirgin şekilde, kendi coğrafyalarını koruyan, en az zarar görecekleri şekilde gelişime / ranta müsaade eder.  
 
Az gelişmiş, güçsüz toplumlar, coğrafyalarına ve diğer tüm değerlerine verilen zararı hesap edemez, öngöremez veya kendisini bu zararlardan koruyamazlar….
 
Güçlü güçsüz, gelişmiş fakir, Tüm farklılıklara rağmen, Amazon ormanlarında çıkan bir yangın, Tokyo depreminde okyanusu zehirleyen bir nükleer santral, Etiyopya’daki açlık, kutuplarda eriyen buzul kütleleri gibi apayrı bölgelerdeki sorunlar tüm dünyayı ilgilendiren müşterek sorunlarımız kabul edilmiştir..
 
Bunlarla mücadele için Uluslar arası Çevre yasaları yürürlüğe sokulmuştur..
 
Türkiye küresel kirlilikte katkısı en az ülkelerden biridir. 
 
Buna rağmen, iklim değişiklikleri ve kuraklıktan ciddi şekilde etkilenmekte, önlem niteliğinde politikalar geliştirmekte, ağaçlandırma, su kaynaklarının korunması, temiz sürdürülebilir enerji kaynakları, dönüşüm teknolojileri gibi hayati konularda geç kalmış, geç kalmaktadır…
 
2004 te yürürlüğe giren ÇEVRE kanunlarımız, Belediyelere görev verdiği oranda, Devlet kurumlarını da sorumlu tutmuştu. Hatta Çevre kanunları bireysel olarak her bir vatandaşın direk ödev ve sorumluluğu kabul edilmişti….
 
Hal böyleyken, İzmir’de yaşayan seçilmiş/atanmış tüm kamu görevlileri kadar, sivil toplumun da mesuliyet duyması gereken çevre kanunları ısrarla yok hükmünde sayılmakta, konuya kayıtsız kalınmaktadır….
 
Dönüşüm, yeniden kullanım prensipleri hayata geçemedi. En az bunlar kadar önemli olan, kaynağında ayrıştırma yasaları hakkında da en küçük bir girişim başlatılmış değil!
 
İzmir kadar güzel bir kentte, medeniyetler beşiği bir toplumda, çöplerimizi ilkel metotlarla yakmaya çabalıyoruz.
 
Dünyanın en güzel coğrafyasını moloz ve hafriyat atıkları ile utanılacak hale çeviriyoruz..
 
İnşaat terörü ile betonlaşmayla, kıyılarımızı, koylarımızı, cadde ve sokaklarımızı yaşanmaz, çekilmez şekle sokuyoruz…
 
Kanalizasyon arıtma tesislerinden çıkan su, ikincil kullanım sahalarında tekrar değerlendirilebilecekken denize döküyoruz…  
 
Gereken bütçemiz, bilgi ve birikim, insan kaynağımız olmasına rağmen, çevremize, geleceğimize ihanete devam ediyoruz
 
SAVUNMA olarak: İstanbul farklı mı? Ankara farklı mı? Kuşadası farklı mı? Diyoruz…
 
Anlıyoruz ki bizler, kötüyü  örnek  alacağız! Bizlere yakışan, kentimize ait bir örnek bir model, “farklılık / güzellik” geliştiremeyeceğiz. Yaptığımız her işte, kötü olanı örnek alacağız! ……..Öyle mi?  Peki biz hangi sıfatla ÖRNEK ŞEHİR olacağız?
 
Bunları dile getirmek, İzmir’i karalamak, kötülemek sayılıyor…
 
İzmir’in çok daha iyisini hak ettiğini düşünmekle - istemekle SUÇLU kabul ediliyoruz.. 
 
KOL KIRILIR YEN İÇİNDE KALIR… felsefesinin icraatlarıyla bu günlere gelindi…
 
Seçilmiş ve atanmış yetki sahipleri görevlerini ne zamana kadar görmezden gelecekler? 
 
Kanunları ne zaman uygulayacaklar?
 
Hepimizi ilgilendiren hayati değerleri ne zaman “siyaset üstü” görecekler?
 
GÖREVE TALİP OLANLARDAN ve YETKİ SAHİPLERİNDEN TALEBİMİZ,   
 
 Yalnızca kanunlar çerçevesinde;
 
GÖREVİNİZİ YAPMANIZDIR!
 
Bize göre artık …    MIZRAK ÇUVALA SIĞMIYOR! 
 

Etiketler:

Misafir - 06.12.2016 18:03:22

  • Leyla Günaydın
  • Çemişkezek'te yaşıyorsam Çemişkezek belediyesinden, Karaman'da yaşıyorsam Karaman belediyesinden, Edirne'de yaşıyorsam Edirne belediyesinden, İzmir'de yaşıyorsam da İZMİR BELEDİYESİNDEN hizmet beklerim. Duyarlı bir vatandaş olarak yaşadığım yerde gözüme soka soka yapılan yanlışları, baştan savma işleri, usulsüzlükleri eleştiririm ve DÜRÜST GAZETECİLERDEN DE aynısını beklerim. Vay bizi eleştirirsen CHPyi baltalarsın diye vaveyla edenlerin de kötü niyetli ve iki yüzlü olduğunu düşünürüm. Bu kişilerin kendi partilerine en büyük zararı verenler olduğunu çok iyi bilirim. SİZ DOĞRU YOLDASINIZ BAŞAK HANIM, LÜTFEN YILMAYIN.
  • Yazarın Diğer Yazıları