x
     
26.11.2016 14:12:26
Okunma: 3023
3 Yorum

Yasemin Başak Arel
KA - NUN

 
Arapça kökenli kelimenin anlamı,  “KAĞIT ÜZERİNDE MÜREKKEP”
 
Uygulamada karşılığı olmayan Kanunlar neden çıkarılır? Anlaması zordur…. Toplumu ilgilendiren her yasa toplumların içinden çıkar. Başka medeniyetlerin yasaları ihraç edildiği toplumlarda, mesnetsiz kalır. Yine de tüm dünya dengelerini ilgilendiren Çevre Kanunları, ortak tek değer olan DÜNYAmızın, varlığını ve geleceğini ilgilendirdiği için kaçınılmaz zorunluluklardan türemiştir.
 
Ülkemizi ilgilendiren en ciddi sorunların başında yasaların uygulanmayışı geliyor…
 
Çevremizi ilgilendiren birçok yasa, ulusal ve uluslar arası anlaşma, bunlara ait yüz binlerce mevzuat ve düzenleme bulunmakta.. Bunlar ne işe yarıyor diye baktığımızda, sanki hiç biri yokmuş veya hiç var olmamışlar gibi, orman kanunları ile yolumuza devam ettiğimizi görebiliyoruz..,
 
2004 te çıkan Katı Atıklar Yönetmeliği, tüm il ve ilçe belediyelerine tebliğ edilmişti. Buradaki hükümlerin uygulamaya konması ve takibi için ayrıca, Valilikler, Kaymakamlıklar, Çevre ve Şehircilik İl Müdürlükleri gibi, konuyla ilgili tüm birimleri de sorumlu tutmuştu.
 
Bu demektir ki, yerel yönetim idaresi her ne olursa olsun, devlet kurumları da bu konuda yetki ve mesuliyet sahibiydiler.
 
Ülkemizin birçok yerinde, 2004 yılından bu güne kadar, Katı Atıklar Yönetmeliği hakkında araştırma yapsanız, Yasaların gayet açık olduğu ve aslında yaptırım gücünün de fazla olduğu bu konularda bir arpa boyu yol kat edebilmiş bölgeye rastlamak güçtür.
 
Ne yazıktır ki, Turizm sektörüne bel bağlamış bölgelerimizde, Katı Atık Yönetmeliklerinin gerekleri ile çok daha hayati anlam taşıdığı halde, fiziki durumun acınası boyutlara ulaştığı ortadadır.
 
Çöp diyerek basite indirgediğimiz kavram, günümüz teknolojileri sayesinde, dünya kaynaklarının ve çevrenin korunmasına hizmet eden bir Ekonomi sektörüdür.
 
Hammaddeler, kullanılıp işe yaramaz hale geldikten sonra dahi dönüşüm teknolojileri ile tekrar işe yarar ve birçok alanda yeniden kullanılabilir.
 
Cam, alüminyum, kağıt, plastik gibi günlük hayatımızda çokça çöpe yolladığımız malzemeler tekrar ve tekrar kullanılabilen maddelerdir.
 
Bahçe budama atıklarından, biyolojik atıklardan gübre, hayvan yemi yapılabilir.
 
Kullanılmış yağlardan akaryakıt üretilebilir
 
Plastiğin birçok türü %100 dönüşebilir ve değişik seçeneklerde tekrar kullanılabilir
 
Alüminyum gibi değerli metaller, cam, kağıt tekrar kullanılabilir
 
Biz tüm bu hammaddeleri ÇÖP diyerek önemsiz görüp atacak yer aramak veya yakarak imha  yolunu tercih ediyoruz….
 
Kanalizasyonlardan arıtma tesislerine gönderilen ve arıtıldıktan sonra İKİNCİL KULLANIM ALANLARINDA tekrar değerlendirilebilecek Suyumuzu denize döküyoruz… TATLI SU rezervinin günden güne daha önemli olduğu dünyamızda kendi kendimize ihanet ediyoruz.
 
Moloz inşaat, atıkları ve hafriyat toprağı, birçok alanda tekrar kullanılabilen maddeler olduğu halde, coğrafyamızı karalayan başka bir kirliliğe dönüşüyor.
 
Çevre Yasaları ile yürürlüğe giren “hammaddelerin geri kazanımı” ve “dönüşüm” yasalarını hiçe sayıyoruz..
 
İlgili tüm kurumların üzerlerine vazife görmedikleri Çevre Kanunları, aslında her bir bireye de görev ve sorumluluk veriyor.
 
Dünyada bu uygulamaların doğru işlediği ülkelerde, sorumluluk bilinci bireyde başlıyor.
 
Dünya kaynaklarının doğru kullanımı, hammaddelerin değeri ve dönüşüm, her bir ülke ekonomisine katkısı, yaşadığı dünyaya saygılı insan olmanın ötesinde Vatandaşlık Şuuru olarak yerleşmiş kavramlar. 
 
Medeni Ülkelerde, devletlere, kamu kurumlarına, sanayicinin elini kolunu bağlayan yasaları çıkartan, hukuk devletlerine, yasama, yürütme ve yargı birimlerine bu bilinci dayatan, kanunları koyduran ve uygulanmasının takipçisi olan zihniyet; vatandaşın kendisidir. 
 
Bu nedenle bir KANUN yürürlüğe girdiği andan itibaren, uygulanmama şansı kalmaz! 
 
Hammaddelere Milli Servet gözüyle bakmadan, Ülke ekonomisine katkısı hakkında bilinç oluşmadan, çevre kirliliği, tabiat değerlerine sahip çıkma, dönüşüm, sürdürülebilir yaşam ve dünya ekolojik sistemini koruma algısının da mümkün olamadığı anlaşılıyor.
 

 

Etiketler:

Misafir - 29.11.2016 11:17:04

  • karşıyakalı
  • izmirde kalburüstü- aristokrat- burjuva tabaka bohem hayatına devam ediyor. takım ruhu öldürülmüş. ligde mücadele veren hiç takımın olmayışı sosyal göstergedir. nedenleri niçinleri ayrıntılı incelenirse, izmirin analizi çıkar. yıllarca, spora spor aktivitelerine tesislerine yatırım yapılmadı. iyi eğitimli gençleri bireysel başarılarla yetindi. sorunlara karşı ekip ruhu ile mücadele olgusu yok. bu da diğer her olayda kendini gösteriyor. mücadele eden çabasında yalnız kalıyor. uzun ve meşakkatli gayretler bireysel gayretlerden öteye gitmediğinde, yıpratıcı ve etkisiz kalıyor. çok insan yola çıkmış bir yerden sonra havlu atmıştır. sonuçta, günlük hayatın kargaşasında belki herkesin şikayet ettiği fakat gündemde önceliği alamayan sosyal, toplumsal - çevresel sorunlar takım mücadelesi ile çok daha kolay aşılır.
  • Misafir - 28.11.2016 00:42:54

  • Cesamin Özkan
  • Hesap sorma yeteneğinden becerisinden kültüründen yoksun bırakılmış toplumlarda ne yazıkki yönetimlere şaklaban deyim yerinde ise üç kağıtçılar geliyor. Çünkü onlarla haksız rekabet ortamında aydınlar iyiler mücadele ediyor. Siz Bakmayın bazen demokrasiden yoksun bu tür toplumlarda bu üç kağıtçıları iktidardan etmenin farklı yolları fayda sağlıyor.
  • Misafir - 27.11.2016 10:18:59

  • mihriban ateş
  • insana saygı olmayan bir yerde çevreye saygıdan söz etmişsin bizde insanlar günlük yaşar malesef devleti oluşturan da insan onlar da 100 yıllık 1000 yıllık plan yapmıyor seçime kadarlık en fazla 5 yıllık
  • Yazarın Diğer Yazıları