Yasemin Başak Arel
İZMİR’İN SUYU ÇIKTI
4,5 milyonu aşan nüfusu ile İzmir’i bekleyen en büyük sorun SU sorunu olabilir… Yapımı üzerinden 20 yıldan fazla zaman geçtiği halde, Büyük Kanal Projesi Kanalizasyon arıtma Tesislerinden çıkan arıtılmış su halen ikincil kullanım alanlarında değerlendirilmiyor…
Sadece Metropolde, Ortalama miktar olarak, SANİYEDE 8 METREKÜP su denize deşarj edilmeye devam ediyor. İlçelerin arıtmaları da hesaba katılırsa devasa su israfı açığa çıkıyor.
Oysa arıtma tesislerinden çıkan Suyun, yüksek maliyetlerle arıtma ünitelerine basılıp, yine yüksek maliyetle arıtıldıktan sonra, mutlaka doğru kullanım alanlarında değerlendirilmesi şarttır.
İzmir’de kanalizasyon suları ile yağışların ve sokak sularının tahliyesinde kullanılan Kanal sistemi aynı şebekeleri kullanır. Coğrafyasında, 80 üzeri Dere ve kolları bulunan şehrimizde, bu dereler çeşitli güzergâhlar üzerinden denize ulaşır. AYRIK sistem yağmur sularını taşıyacak sistem ile, atık suyu taşıyan sistemin ayrılmasıdır… Ayrık sistem, yağışlarla gelen sokak sularının, dereler vasıtasıyla denize tahliye edilmesinde kullanılabilirdi. Oysa biz yağışlarda şehre inen suyu da kanal şebekesi ile arıtmaya gönderiyoruz. Ve büyük maliyetlerle Çiğliye gönderdiğimiz tüm kanal sularını yine büyük maliyetlerle arıtarak denize deşarj etmeye devam ediyoruz…
Bunun dışında, İzmir Ana Besleme hatlarından, Tüm şehir şebekesine “basılan su miktarı” ile “faturalandırılan su miktarı” arasında %50 ye yakın oranda fark bulunmakta…
Şebeke sistemindeki arızalar, eski ve arızalı alt yapı sitemi, sızıntı, kaçak kullanım gibi nedenler dolayısıyla şehre beslenen su ile faturalandırılan Metreküp arasında bu büyüklükte bir zayiat oranı karşımıza çıkıyor..
Merkezde Ağaç yoğunluğu giderek azalan İzmir, Orman arazilerinin imara açılmasına ses çıkarmıyor… Beton yoğunluğu arttıkça, ISI ADASI etkisi yükselen şehirleşme nedeniyle bölgesel ikliminde daha sıcak, kurak ve sağlıksız büyümeye devam ediyor…
Suyun doğru kullanımı ve tasarrufu hakkında küresel boyutta alarm verildiği günümüz dünyasında, global bir tehdide karşı bu kadar duyarsız kalınması anlaşılır bir durum olmasa gerek…
Doğru adımları atarak ivedilikle ALT YAPISAL sorunlarımızı “Sorun olmaktan çıkarmak” yerine, yüzey üstü gelişigüzel planlamalar ile şehrimizi ilgilendiren yaşamsal konuları görmezden geliyoruz…
Birleşmiş Milletler Dünya Tarım ve Gıda Örgütü (FAO) istatistikî verileri, 2023 yılı itibariyle, tüm dünyada SU kıtlığı nedeniyle kaotik dönemlerin yaşanabileceği uyarısını yapıyor…
Tüm bu uyarılara kulak asmıyoruz, Kayıp/ Kaçak oranına müdahale etmiyoruz, ödediğimiz su faturaları içindeki olağan üstü ödenti kalemlerinin akıbetini sorgulamıyor ve devasa maliyetlerle arıtmadan arıtılıp milyonlarca metreküp suyu devamlı denize dökmekte bir sakınca görmüyoruz. Şiddetle betonlaşmaktan rahatsız olmayan doğal dengelerine sahip çıkmayan İzmir, çok yakın bir gelecekte, hayat damarları kesilmiş, yaşanılmaz bir şehir olmaya namzet görünüyor…