x
   
08.12.2014 20:28:45
Okunma: 4589
0 Yorum

İCİNİZDEN BİRİ / icinizdenbiri35@gmail.com
Nasıl Olacak Bu İş (2)

 

Önceki yazıya gelen ve moral veren iki yoruma teşekkür ediyorum.  Görüşlerine uyarak yazının kısa olabilmesini isterdim ancak bu kez de uzunca bir yazı olacak. Bu hafta da RTE ve AD “inci”leri eksik olmadı. Her ne kadar artık her türlüsünü kanıksamış olsak da RTE ölçüsüzlüğünün, desteksiz sallamasının boyutlarını gösteren bir örneğe değinmeden geçemeyeceğim.
 
RTE, ASKON (Anadolu Aslanları İşadamları Derneği) nin Genel Kurulunda  Buckingham Palace (İngiltere Kraliçesinin sarayı) onarımı   için 5 Milyar Sterlin (Euro dan da daha değerli İngiliz parası, 1 Sterlin=3,50 TL) harcandı diye salladı. Odatv VİDEOHABER bölümünde izledim. Hatta, 7-8 Milyar Dolar diye de ekledi, açıkladı. Bir İngiliz gazetesi de bu onarım masrafının 50 milyon pound (RTE’nin söylediğinin tam yüzde biri) kadar olduğunu, bunu  da milletvekillerinin yüksek bularak tepki gösterdiklerini vaktiyle yazmış, bu ortaya çıktı. Normal olarak bizler buna kibarca “insaf”, ya da daha bir sokak ağzıyla birşey diyerek tepki veririz.  Ama bunu yalan söyleme olarak değerlendirenin alnını karışlar benim bildiğim RTE. Bunların dinimizde ulvi amaçlar için mübah olan türden takkiyeler olduğunu uygun bir şekilde ima eder, üstüne üstlük sizi cahillikle, din bilginiz olmamasıyla suçlar. Öyle ya, RTE’nin dünyalık amaçları yerine geldiğine göre bundan sonrası sadece ulvi amaçları için, dolayısıyla takkiye de yapar makkiye de. Söylediklerini daha doğru değerlendirebilelim diye yazıyorum. 
 
Yazıyı uzatmak pahasına sözcü gazetesinden aldığım aşağıdaki paragrafı da aktaracağım, Çok iyi tanıdığımız, bildiğimiz RTE’yi yine de oldukca iyi özetlemiş, Welt am Sonntag gazetesi. Yaklaşık tam sayfa ayırdığı haberinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı sultana benzeterek yazının başlığını  ‘Yalnız Sultan Erdoğan’ koymuş. Haberde aşağıdaki ifadelere yer verilmiş:
 
“Cumhurbaşkanı Erdoğan İslam ve demokrasi için bir ümitti. Batı karşıtı tutumuyla, izlediği politikayla Rusya Başbakanı Putin’e benzemeye başladı. Cumhurbaşkanı Erdoğan geriye gidiyor, eski tarihini yaşatmayı hedefliyor. Genç Müslümanlara büyüklük hastalığı olan megalomani aşılıyor… Cumhurbaşkanı Erdoğan 600 milyon Euro AK Saray projesine yatıracağına Filistinli Müslümanlara yardımcı olabilirdi. Filistin halkını düşünmeyen cumhurbaşkanı Erdoğan batıyla ilgilenmiyor. Hatta batının Türkiye’yi eleştirmesini istiyor. Çünkü Erdoğan hiçbir zaman AB’yi istemedi, sıcak bakmadı. Batının bir parçası olmak istemedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın hayalinde modern hilafet devleti yatıyor. Demokrasi maskesi altında gizlenen Erdoğan İslam devleti kurmak istiyor. Karşı çıkan askerleri cezalandırdı, giderek batı karşıtı tutumuyla gerçek yüzünü gösterdi… Avrupa’da iki diktatör Putin ve Erdoğan kenarda kaldı. Boğazın padişahı Erdoğan kendine güce kaptırmış iç politikalarını saptırıp kendisini kahraman göstermeyi tercih ediyor. Ülkesini tehlikeye götüren Erdoğan’ın Osmanlı hayalleri gençleri batı düşmanlığı ve büyüklük hastalığına götürüyor.”
 
Geçen haftanın bombası Milli Eğitim Şurası kararları oldu.  Ülkenin gidişatı ile ilgili her türlü endişemizde ne kadar haklı olduğumuzu açık seçik ortaya koyan kararlar bunlar. Bu kararlarla ilgili detaya girmeyerek ana konumuza geleceğiz.  Kaçınılaz olarak bundan sonraki uzunca bir süre en önemli konumuz 2015 seçimlerinde iktidarın AKP’den alınabilmesinin nasıl gerçekleşebileceği olacak. 
 
Bu konuyu sadece kağıt üzerinde yazıp çizmekten öte bir noktaya taşımaya çalışacağız, somut öneriler getirmeye, çağrılar yapmaya, bazı organizasyonların gerçekleşebilmesine çalışacağız, bunlara yönelik çabalarımız olacak. Belki etkili olamayacak bu öneriler ve çağrılar. Ancak  bu şekilde bir çaba içerisinde olamaz isek,  iki satır yazmayla kendimizi bir iş yaptık saymayacağız. 
 
Önceki yazılarda da bir ölçüde üzerinde durulan bu konu  “Sorumsuzluktur Bu Emine Hanım” yazısında bir ölçüde daha kapsamlı değerlendirilmişti. Tekrar olacak olmasına karşın konuyu ana hatları ile hatırlatma kolaylığı açısında yazının ilgili kısmı aşağıya aynen alındı. 
 
“Yukarıda sıralanan normal dışı koşullar, tehditler, riskler  altındaki Ülkemizin muhalefet partileri ile yüzü aydınlığa dönük sivil toplumu ve sivil toplum kuruluşları olarak neler yapılmalı, sıralamaya çalışalım:
 1. Hedefimiz, 2015 seçimlerinde AK Partinin oy oranının % 40, hatta %37-38 lere inmesi olmalı, CHP nin oy oranının %35 lere arttırılması, MHP oylarının %15-17 lerde olması, CHP nin ve MHP nin olabilir geçerli bir ittifakı  gerçekleştirebilmeleri, seçimden sonra da uyumlu, temel ilklelerinin şimdilerden tanımlandığı bir  koalisyona hazırlanmaları ve bu koalisyonun ülkede istikrar açısından güven verici bir  seçenek oluşturabileceği yönünde seçmene güven verilebilmesi olmalıdır.
 2. Yukarıda öngörülen iddialı seçim sonuçlarının gerçekleşebilmesi,  CHP nin de MHP nin de  bir dizi disiplinli çalışmayı yapabilmelerini gerektirmektedir.   Elbette bunlarla sınırlı olmamak üzere:
(a) Çok geniş bir sivil toplum gönüllüleri birlikteliği sağlanmalıdır. Partilerin bu ölçekteki bir   organizasyon için   hazırlıkları  olmalı, sivil toplum gönüllüleri ve partililerin katılımları ile büyükşehir ilçeleri dışında  olmak üzere bütün ilçe ve köylerde görüş alış verişi toplantılarının iyi hazırlanmış olarak, dosthane atmosferler yaratılmış olarak  hiçbir ilçe ve köy kapsanma dışında kalmadan, dinleme de bilinerek, dostluklar oluşturularak sohbet toplantıları gerçekleştirilmelidir.   Partilerin çağrılarına da çağdaşlıktan, demokrasiden, Cumhuriyetten ve Ülke bütünlüğünden yana tüm sivil toplum örgütleri de katılmalı yekvücut olarak çalışılmalıdır. Bu çalışmalarda görüş alınıp verilecek vatandaşlara iletilecek konular, bilgiler, mesajlar için basılı doküman da  hazırlanmalı, toplantılar bu içerik  kapsanarak geliştirilmeli, uzun olmayan, okuması anlaması kolay basılı doküman da dağıtılmalıdır. 
(b) Çözüm süreci konusunda hazırlıklı ve samimi olunmalıdır. Bu konuda akil adam vb toplantıları ile gerekli politikalar  belirlenmeli, üniter yapının korunması ve yasa dışı başkaldırıların  kabul edilmezliği dışında   temel insan hakları çerçevesinde hertürlü haklarının tanınması, yörelerinin kalkındırılması için  özel projeler geliştirilmesi konusunda görüşler geliştirilmeli, bu konularda yöre halkı bilgilendirilmeli, görüşleri  alınmalıdır
(c) İş çevreleri ve bütün kesimlere karşı, istikrar ve nitelikli kadrolara sahip olunduğu konularında ikna edici olunmalıdır. 
  
Çok kısa özetlersek:
 Ülkenin içerisinde bulunduğu iç ve dış tükenmişliklerden ve Ülkenin çok tehlikeli gidişinden kurtulabilmesi için 2015 seçimlerinde AKP iktidarı son bulmalıdır. Bu sonucun  elde edilebilmesi CHP ve MHP nin yakın işbirliğini gerektirmektedir. Her iki parti  de seçim sürecinde vatandaşın güvenini sağlayacak bir beceri içerisinde olmalıdır. Sivil toplumun geniş bir kesimini kapsayacak iyi organize edilecek bir sivil toplum oluşumu  da parti teşkilatları ile çok yakın işbirliği içerisinde seçim için çalışmalıdır.
 
 Bu tablo karşısında  Kılıçdaroğlu ne yapmaktadır,  CHP nin din karşıtı olduğu gibi bir algının oldukca yüksek oranda olduğu anketler ile belirlenmiştir.  Bu yanlış algının olabildiğince giderilmesi için toplumda dini yönü de öne çıkmış, ülkenin gidişinden endişeli ve AKP iktidarına karşıt  aydınlar ile işbirliği  yaparak CHP nin din karşıtı olduğu algısını olabildiğince gidermeye çalışmaktadır. Bu da çok önemli bir husustur. 
 
 Emine hanımın istifa dilekesindeki Cumhurbaşkanlığı seçimi ile ilgili kısım tamamen yanlış ve kendi hatalı tavri ile yaratılan kaybın suçunu bütünüyle üzerinden atma gayreti olarak algılanabilecektir. O seçimi RTE %51.8 oy almıştır. Emine Ülker, Süheyl Batum, Muharrem İnce ve diğerlerinin Ekmeleddin beyin adaylığına karşı tavırları elbette parti için demokrasi olarak takdir edilse de bu parti disiplini dışı davranış CHP seçmeninin tahminen %8-10 kadarının oy kullanmamalarına yol açmıştır. Bu kesimin oy kullanmaları halinde RTE dışında kime oy verirlerse versinler RTE nin aldığı oy oranı %50 nin altına düşecekti. İkinci turdaki dengeyi ise bugün kestirmek kolay olamasa da, RTE nin cumhurbaşkanı olmaması olasılığı daha yüksek olurdu diye düşünüyorum.Ayrıca Emine hanımın istifa dilekçesini okuyan CHP seçmeninin en az %5 kadarının yazılmış olanların etkisi altında kalacağı kesindir. Bu da AKP den kurtulmayı zorlaştıracaktır. Bu mu akıllı, Ülkesini seven, önemseyen bir kişinin yapacağı, olacak şey mi bu?
 
 Emine Ülker Tarhan’ı ve  benzer tavır içerisinde olanlar bu kadarlık değerlendirmeleri yapamamaları olabilir mi, bence olamaz. O zaman neden ülke geleceğini ters yönde  etkileyecek tavırları oluyor, egolarına yeniliyor diyor ve geçiyorum.
 
Bu konuda özellikle farklı düşünce ve değerlendirmeler gelir de bunları burada değerlendirmeye çalışırsak, okurlar için yararlı bir iş yapmış olduğumuzu düsünebiliriz.
 
Tekrar buluşabilmek dileği ile hoşça kalın.  
 

Etiketler: