x
     
14.05.2016 12:19:35
Okunma: 3742
1 Yorum

H.Emre Özer
Kalplere dokunan bir hikaye "SİNAN"

 
Sinan’la ilk defa evimin bulunduğu sokağın sonunda karşılaşmıştık.
 
Kullanılmış kağıt, plastik, karton kutu gibi malzemeleri çöp bidonlarından toplamasına yarayan, kendi imalatı bir el arabasıyla kenarda durmuş, içinden bir şeyler çıkartıyordu.
 
Bizim sokağın kedileri kuyrukları havada Sinan’a bakıyor, vereceklerini bekliyorlardı.
 
Yanından geçerken, arkadaşları tanıyorsun galiba dedim, "evet onlar beni bende onları iyi tanırım" dedi.
 
Yanında durdum biraz lafladık. Geçinebilmek için çöplerden geri dönüşüm malzemeleri, sokak hayvanları içinde lokantalardan artık yiyecekleri topluyormuş.
 
Biraz şaşırmış ama daha çok ta taktir etmiştim. Face’de dostlarımla paylaşmak için fotoğraf çekmek için izin istedim, "memnuniyetle ama kedilerde olsun" dedi. Hep beraber çekildik. 
 
 
Değişik duygular içinde yanından ayrıldım.
 
Geçenlerde, tam evimin önünde Sinan’la yine karşılaştım, yanında ismini sonradan öğrendiğim köpeği Karaburun da vardı.
 
 
Selamlaştık, hatır sordum, kibarca karşılık verdi.
 
Apartmanımızın altında açacağı dükkanı için tadilat yapan Atıl’da yanımıza geldi. Çöpe atılacak malzemeleri toplamasına izin verdi. Sinan kendisine teşekkür etti.
 
Sokak hayvanlarına olan merhametinden dolayı kendisini çok taktir ettiğimi söyledim.
 
O sırada dükkanın önünde olan bakkalımıza, atacağı karton kutuları bundan sonra atmamasını ve Sinan için biriktirmesini rica ettim. "Tamam ağabey saklarız" senin için dedi.
 
Sinan, "lütfen benim için saklamayın,benim gibi diğer çöp toplayıcılarının da ihtiyacı var,nasip kiminse o alsın" dedi.
 
Sadece haklısın diyebildim. Kendimi mahcup hissettim.
 
Akşam oldu, eğer rahatsız olmayacaksan karşı dönerciden sana bir şeyler ikram etsem dedim. Teşekkür etti, et yemiyormuş, vejeteryanmış.
 
Yaa ilginç dedim. Değil dedi, hayvanların etleri için öldürülmelerine karşıymış.
 
Sohbetimizin ilerleyen bölümünde, yıllarca büyük lüks gemilerde çalıştığını, Kanada da yaşadığını, oradan Avrupa’ya geçtiğini,maceralı ama anlatması uzun bir yaşamı olduğunu,7 dil bildiğini söyledi.
 
Yanımda duran Atıl, inanmamış olacak ki, Sinan’la Fransızca konuştu, o da Fransızca karşılık verdi. Atıl’a konuşmayı uzatmamasını, Sinan’ın kendisine inanmadığını düşünerek incinmesini istemediğimi çaktırmadan söyledim. Gerçi Sinan’ın hayatı taktığı yoktu ama yine de rencide olmasını istemedim.
 
Çöp toplaması ve doyurması gereken sokak dostları olduğunu söyleyerek, izin istedi. Müsait olduğumuzda bir çayını içersek memnun olacağını da ekledi.
 
Peki, Sinan gelirim, evin yakın mı dedim. Evi yokmuş, zaten ev kavramından da pek hoşlanmıyormuş.
 
Karşımızda ki Sevgi Sokağı'nda parkta yaşıyormuş. 
 
Bu sabah yürüyüşe çıktığımda Sinan’ı gördüm, o beni görmedi. 
 
Yine yanında sokağın birkaç köpeği, sevgi sözcükleriyle onlarla hem şakalaşıyor hem de seviyordu.
 
Düşündüm, koyu karanlığın gittikçe içine çektiği güzel ve yalnız ülkemde, sevgiden, merhametten nasibini almış iyi kalpli insanlar hala vardı.
 
 

Etiketler:

Misafir - 15.05.2016 12:48:28

  • Cesamin Özkan
  • Toplumsal yaşamın ne kadar sakat bir organizasyona maruz kaldığını görmek adına güzel bir yazı. Şimdi bu ülkenin çevre şehircilik bakanını, şu İzmir'in büyükşehir belediye başkanını ve onun eteğinden tutuşmuş alt bayi gibi çalışan ilçe belediye başkanları bu değerli dost insan ile birlikte aklıma geldi. Ve bir an bu arkadaşın bu saydığım kişilerin yerinde olduğunu düşündüm. Sözünü ettiğim tüm birimleri bu günkü durumundan kurtarıp çağdaş seviyesine çıkartacağından eminim. Tabiki Sinan yüzünden makamından inmiş olanlarıda Sinan'ın bu günkü konumunda olmalrını da birlikte düşündüm, ama acı bir tespite ulaşmış oldum. Sinan bu saydığım kişilerin koltuklarını hakkınca dolduracakken, Sinan yüzünden koltuğundan olanların Sinan'ın bulunduğu şu anki konumu onun gibi dolduramayacakları kanısınıda edinmiş oldum. Yani bu ülkenin nasıl bir yönetsel terslik içinde olduğunu görmek zor değil. Ayakların baş, başların ayak olduğu bir ülkede işlerin iyi gidemeyeceği de açıktır. Bu olumsuzluk elbetteki olumlu gelişmelerede gebedir.
  •