H.Emre Özer
İKİ KAFADAR
Yine iki kafadarın yazıp,yönettiği ve başrollerini paylaştıkları bir Hacivat-Karagöz oyunu seyrediyoruz.
Peki İzmir bu üçüncü sınıf oyunu daha ne kadar seyredecek….göreceğiz.
Oyun kısaca şöyle;
Kafadarlardan Hacivat olanı karakter oyuncusu rolünde sahneye çıkıyor, gençlerin önünü açmaktan, kendisinin artık hiçbir yere talip olmadığından bahsediyor.
Tam repliğini bitirecekken, dedik ya oyun üçüncü sınıf, çok ısrar edelerse düşünürüm laflarını ağzından kaçırıyor.
Seyircinin kimi komik bulup kahkaha atıyor, kimi zekamla ayla mı ediliyor diye homurdanıyor. Fakat orta zekaya sahip herkes,istemem yan cepime koy,demek istediğini anlıyor.
İki kafadardan Karagöz olanı, daha önce yazdıkları oyun gereği sahneye çıkıyor. Ahde vefa gibi insani kavramlardan bahsediyor.
Aklınca seyirciyi şaşırtacak.
Üzgün bir tavırla Hacivat’a dönüp, al işte yan cepine koyuyorum, ihale sana kaldı, heyhat diyor.
Lafı Karagözün ağzından kapan Hacivat, içim kan ağlasa da görevden kaçılmaz diyerek karşılık veriyor.
Unutmadan, bir de Pişekar bulmuşlar araya çeşni olsun diye, o da kendince komikler yapıp oyuna katkı koyuyor.
Seyirciye gelince, bu üçüncü sınıf oyundan da, iki kafadardan da, onunların Pişekarlarından da bıkmış usanmış durumda.
Bir gün sahneyi iki kafadarın kafalarına geçirirlerse, kimse şaşırmasın.
Bu üçüncü sınıf oyun yetti artık.
Kendilerini akıllı sanıp, alemi aptal yerine saymak, kendilerine 360 derece elbet dönecektir.
Sabrın da bir sonu var.
Bu çağdaş kentin onurlu insanları, küçük insanların sanal gölgeleri karşısında hiçbir zaman eğilmedi, bükülmedi, şeref duymadı, tomalarına su vermedi.
Aksine direndi, teslim olmadı.
İki kafadar ne yaparsa yapsın, istedikleri kadar yeni oyunlar yazıp, kazandıklarını sansınlar ama unutmasınlar ki; bundan sonra yüreklerde yerleri olmayan iki sevimsiz, iki nefret edilen karakterden öteye geçemeyeceklerdir.