İKİYÜZLÜLÜĞÜN BÖYLESİ…
Dün İzmir’de, gerçek anlamda bir bataklıkken işlenen yüzlerce kent suçu nedeniyle mecazi anlamda hırsızlık, yolsuzluk ve rant bataklığına dönüşen ve bu dönüşümde iktidarından belediyesine, emlakçisinden o bölgede oturmayı tercih edenlere kadar herkesin suçlu olduğu Mavişehir’de, TOKİ tarafından 51.900.000 liraya hukuksuz bir şekilde satılan dolgu alanda ilginç, daha doğrusu iş işten geçtikten sonra zevahiri kurtarmak adına komik bir protesto “töreni” yapıldı…
CHP’li Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’le Karşıyaka Belediye Başkanı Cemil Tugay’ın zevceleriyle birlikte diğer ilçe belediye başkanlarının, CHP il ve ilçe yöneticilerinin, İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin davetiyeleriyle çağrılmış CHP’lilerin, kent konseylerinin, belediyece düzenlenen her törende hazır ve nazır “kadrolu” bisikletlilerin, belediye bando ve kano takımının ve üstüne üstlük bazı meslek odası temsilcilerinin geçmişte ve günümüzde aynı bölgede işlenen kent suçlarını unutarak ya da gözardı ederek geldikleri, İstiklal Marşı'nın okunuşu ile açılan devlet destekli bir tören, pardon bir “protesto eylemi” düzenlendi…
Hem de bu tür toplumsal muhalefet yöntemlerinin “sivil” karakteri bir köşeye konularak mekâna taşınan sahne, kürsü, kadrolu sunucu, ses düzeni, bando, protokol oturma düzeni ve yüzlerce makam arabasıyla birlikte…
Bu durum, önümüzdeki Cuma günü Ayasofya’da düzenlenecek tören gibi her şeyiyle protokol kokuyor, belediye kokuyor, resmiyet kokuyordu…
Bu anlamda biri büyük diğeri küçük iki belediye dün hiçbir “sivil” özelliği olmayan; hatta sivil halktan birinin bile konuşturulmadığı, sivil halkın sadece izleyici olarak katıldığı “resmi” bir protesto eylemi düzenledi bu kentte…
Üstüne üstlük bu konuda kendilerine tanınmış yasal ve idari yetkileri hatırlamadan, 2012 yılından bu yana dava açma yoluna gitmeden… Protestoya konu olan arsanın ihalesine, ihale öncesinde hukuk yoluyla itiraz etmedikleri ve bir misafir gibi katıldıkları halde…
Daha bir iki sene önce İzmir Körfez Geçişi Projesi nedeniyle aynı yerde yaptığımız gerçek “sivil” protesto eylemlerine gelmedikleri halde, ödemekte zorlandığımız bilirkişi ücretlerine katkıda bulunmayıp bizleri uzaktan seyrettikleri halde, gelin davaya siz de katılıp müdahil olun diye çağırdığımızda bizi duymamazlığa geldikleri halde…
Halkın bağışlarıyla yapılan Atatürk, Annesi ve Kadın Hakları Anıtı, birilerini zengin etmek amacıyla yıkılırken ve karşı çıkan bizlere “çapulcular” denilirken yanımıza gelmeyip sessiz kalmayı tercih ettikleri ve üstüne üstlük bu yolsuzluğa karşı çıktıkları için bazı arkadaşlarımızı partiden attıkları halde…
İsraf ve yolsuzluk nedeniyle Karşıyaka Belediyesi’ni büyük borçlara gark eden eski belediye başkanı hakkında tek bir söz söylemeyip hesap sormadıkları halde…
Üstüne üstlük daha bir iki ay önce etkinliğin yapıldığı yerin hemen yakınındaki Karşıyaka Belediyesi'ne ait arsa payını düşük bedelle, milletin namusu ile uğraşan o ünlü yandaş müteahhit Mehmet Cengiz’e sattıkları halde…
Etkinliği yaptıkları yerin hemen önündeki o milyonluk daire ve süitlere sahip Atılgan İnşaat’ın sahibi Remzi Erdem ve AKP Karşıyaka Belediye Başkan Adayı Cenk Karace ile fotoğraf verdikleri halde…
Daha iki gün önce İzmir Büyükşehir Belediye Meclisi’ndeki CHP meclis üyelerinin oyuyla Mavişehir’deki değerli bir parseli, o parseli 7 yıl önce 1/5000 ölçekli nazım imar planında ”spor alanı” olarak tanımlandığını bile bile TOKİ’den satın alan Bilfen Koleji sahibi Osman Öztürk’ün menfaatleri doğrultusunda bir çırpıda özel okul yapmaya müsait “özel eğitim alanı”na dönüştürüldüğü halde…
İktidarın Katarlılarla birlikte hayata geçirmeye çalıştığı ve karşılığında kendini Kemeraltı, Basmane ve Kadifekale’den sorumlu gören TARKEM’e ahlaksız teklifte bulunduğu Çeşme Yarımadası’ndaki yağma için tek bir laf etmedikleri; daha doğrusu edemedikleri halde…
Oysa devrimci olmak, demokrat olmak, gerçek rant ve çevre mücadelesi vermek tutarlı ve dürüst olmayı, çifte standarda sahip olmamayı, ikiyüzlü olmamayı gerektirir…
Madem devrimcisiniz, madem demokratsınız, madem ranta karşısınız, madem İzmir’i ve İzmir’in değerlerini bu kadar çok seviyorsunuz; o zaman hepinizi Çeşme Projesi’ni protesto edip “HAYIR!” demek üzere aynı elektronik sahneyi, aynı kürsüyü taşımak, aynı sunucuyu görevlendirmek üzere Çeşme’ye, Alaçatı’ya ya da projeden etkilenen başka bir yerde toplaşmaya, belediyeler olarak Çeşme Projesi için davalar açıp mücadele etmeye ya da açılan davalara katılıp müdahil olmaya, projeye karşı çıkanları vatan haini ilan eden Çeşme belediye başkanınız hakkında disiplin işlemi başlatmaya çağırıyorum… İnanın o etkinliğe arkadaşlarımla birlikte ilk gelenlerden biri de ben olacağım….
Hodri meydan! Devrimcilik, demokratlık, rant karşıtlığı, gerçek İzmir sevgisi ve çevre dostluğu adına….