Üç kuruşluk menfaatler uğruna kimliğimizi unuttuğumuzun farkında mısınız?

 

Niye böyle bir giriş yaptığımı merak ediyorsunuz biliyorum, anlatayım efendim. 

 

Bugün bir kamu kuruluşundan gelen yazı üzerine bizzat kuruma gittim, yollanan yazıda eksiklikleri dile getirmek üzere, şimdilik bu kurumu açıklamayacağım, kurumdaki görüşmede bir şeyin üzülerek farkına vardım. Kamu kurumunda çalışanlarında farkında oldukları bir kavramdı. Bir şeylerin olumsuz olduğunu kendileri de biliyorlar ancak emir demiri keser mantığıyla ses çıkaramıyorlar. Hele bir ses çıkarsınlar hemen yerlerinden ediliyorlar.

 

Evet, ya emirlere itaat et, ya da git. 

 

Skeçlere konu olan, sen benim kim olduğumu biliyor musun mantığı.

 

“Ya bu deveyi güdersin, ya da bu diyardan gidersin” bu sözü kim söyledi bilmiyorum ama doğru söylemiş.

 

Kimse farkında değil, bu makamlar sürekli değil, bu makamlar sizlere emanet, bu dünya Sultan Süleyman’a kalmamış.

 

Kurumdan çıktığımda, “vay be” dedim bir solukta derneğe gittim, Süleyman abiye biz neye hizmet ediyoruz, ne kadarını düzeltebileceğiz her yer dökülüyor. 

 

Süleyman abi bilgisayarından kafasını kaldırdı ve “yetişebildiğimiz kadar düzelteceğiz” dedi.

 

Evet, yetişebildiğimiz kadar ya yetişemediklerimiz? 

 

Kamu vicdanı nedir diye kısa bir araştırma yaptım.

 

Kamu vicdanının genel tanımı; “Bir toplumu ya da topluluğu ayakta tutan en önemli öğelerden biri de kamu vicdanıdır” şeklinde.

 

Nasıl hala ayakta kaldığımızı çok merak ediyorum içinde yaşadığımız ortamda.

 

 

Acaba hangi yöneticiler bunu uyguluyor? Hatırlarsanız İSKİ skandalında yer yerinden oynamıştı. Şimdilerde İSKİ skandalı, skandal bile değilmiş dedirtiyor insana. 

 

Aslına bakılacak olursa birbirleriyle bağlantısı olmayan bir söz öbeği durumuna gelmiştir, kamu vicdanı.

 

Kamu vicdanı deyimini tek, tek incelemeye çalışalım.

 

Kamu = Halk hizmeti gören devlet organlarının tümü.

 

Vicdan= Kişinin kendi niyeti veya davranışlarını hakkında kendi ahlaki değerlerini temel alarak yaptıklarını veya yapacaklarını ölçüp biçtiği bir kişilik özelliğidir.

 

Görülen o ki bireyler kendi davranışları hakkında, ahlaki değerleri üzerine kendiliğinden yargılama yapmak zahmetinde bulunmuyorlar ki.

 

Yargı devreye giriyor.

 

Benim aklıma şu soru geliyor, insanların çeşitli uzuvları zaman, zaman rahatsızlanabiliyorken, acaba kimi insanlarda vicdan da hastalanıyor mu?

 

Bu hastalık kimi zaman üzerimize yapışıp müzminleşiyor mu? Bunun için bir ilaç var mıdır? Sabahları bir kaşık akşamları bir kaşık alındığında tedavi olunur mu?

 

İhaleye fesat karıştırmak suç olmaktan çıkan bir toplumun içinde yaşıyoruz, sanırsınız ki İhaleye fesat karıştırmak, çorbaya su karıştırmak ya da çaya şeker atmak gibi bir kavram oldu.

 

Kavramlar, değerler, yerle bir oldu, eskiden kişilerin ilkelerinden bahsedilirdi, şimdi bindikleri arabalar oturdukları evlerden bahsedilir oldu.

 

Kısaca varlıklarımızı artırdık ama değerlerimizi yitirdik. Hangi millet kafasına kuş ……. diye koşturup bilet alır? Bu bizim milletimize, özel bir durum.

 

Gelecek yazımda özüme dönüp, İDEA Konutları, Yıldızhan Otel, Burda Alışveriş Merkezi, Arkas, Özbüker Hafriyat, TANSAŞ dosyalarının son durumlarını sizlerle paylaşacağım. 

 

Sizler gibi bende çok merak etmekteyim, İZKA ve EXPO Genel Sekreteri ile görüşmemizi nasıl kaleme alacak, Süleyman Gençel.