Gaze-Temiz-Gaze-Temiz
http://www.gaze-temiz.com

HAYALİ CİHAN DEĞER
Mete Gönenç gonencmete@yahoo.com

 
23 EYLÜL 2011 de YENİGÜN GAZTESİNDE YAYINLANIP, İHTİYAÇ GEREĞİ KÜÇÜK EKLEMELER YAPTIĞIM YAZIM!
.
İzmir’de doğmuş, çocukluğunun, gençliğinin önemli bir bölümünü bu kentte geçirmiş, 1976’dan beri sürekli İzmir’de yaşamış, 1997-2003 yılları arasında; bu kentin tüm maliye teşkilatını yönetmiş, son seçimde Çeşme den Belediye Başkan Adayı olmuş 4-5 bin TL başkan maaşı için trilyon harcamayı aklından bile geçirmeyen ve doğal olarak kaybetmiş, eşi ve kızı da İzmirli olan biri olarak, bu köşeden ülkemizin ve özellikle de kentimizin sorunları hakkındaki tespit ve düşüncelerimi sizlerle paylaşacağım.
 
Benim çocukluğumda İzmir, ‘Denizi kız, kızı deniz kokan’ bir kentti.1962 lere kadar, Güzelyalıda GÖZTEPE kulübünün hemen yanında, Amerikalıların oturduğu bir apartman ve yerini tam hatırlayamadığım Karşıyaka Sahildeki bir apartmanın dışında, Üçkuyulardan Bostanlıya kadar tek bir apartman yoktu ve Üçkuyular’dan Konak’a kadar, ‘şehrin içine etmeden’ yapılmış troleybüs işlerdi.
 
Şehirde sıralanmış sakız biçimi evlerin bahçesinden ve boşluklardan denize girilirdi. Üçkuyular sahilleri parasız, İnciraltı, paralı plajlarla doluydu. Babamın iş dönüşü şimdiki Alsancak limanının oradan tutup getirdiği porsiyonluk çipuraların tadı hala damağımdadır.
 
Ara sokaklardaki evlerin bahçelerinden yayılan yasemin, hanımeli kokuları ve görüntüsü kente ayrı bir güzellik verirdi. Gezmekten büyük keyif aldığımız Kemeraltı, Tepecik, üç film oynatan sinemalarla doluydu.
 
Her tarafı yeşillik olan kentimizde insanlar dost ve arkadaş idiler. Kadınlar hep birlikte çayırlardan ot, çocuklar ise ağaçlardan erik ve çağla toplardı.
 
Şimdiki çirkin gökdelenler, AVM ler dâhil betonlaşma olmayan İzmir’de iklim de bir başkaydı. Öğleyin ısınan İzmir, denizden karaya başlayan ‘EŞŞEK İMBATI’ ile serinlerdi. Şubatta filizlenen bahar, her tarafı yemyeşil yapardı. Zaten olmayan klimaya hiç gereksinim kalmazdı.
 
Adnan Süvari’nin yönettiği ‘Nihat, Ertan, Fevzi, Gürsel, Halil’ li şampiyon GÖZTEPE nin bırakın maçlarını, tek bir antrenmanını kaçırmazdık. Şimdi işlevsiz hale getirilip, yandaş firmalara peş keş çekilmeye çalışılan övünç kaynağımız fuarımız yemyeşil idi. Özellikle de 1 ay şehre ayrı bir canlılık verir, Basmane’deki oteller de bile yer kalmazdı, tüm büyük sanatçılar fuara akın ederdi.
 
Bu gün yaşanmaz hale getirdiğimiz, kıyıları işgal altındaki, Çeşme, Foça gibi sahil beldelerimizin yolunu dahi bilmezdik. Çünkü ülkemizin 3. büyük kenti olan İzmir, bir sayfiye kentinin tüm özelliklerini yansıtırdı.
 
Emeklilik hayali kuranlar İzmir’de yaşamayı düşlerdi.
 
Belki de Dünyanın en güzel kentlerinden biri olmaya aday kentimiz,ülkenin  ihracat merkezi, olarak ekonomisi de  son derece canlıydı., Kentimizi rantiyelere,çıkarcılara,yandaş firmalara peş keş çeken bir çok yerel yönetici sayesinde bu gün kentimizin durumu gerçekten yürekler acısıdır.Bu durumun önemli nedenlerinden biri de meslek odalarımızın,ve medyamızın çoğunun da yanlış ellerde olmasıdır.Bu kesimlerin ‘Acaba,bize de bir şey düşer mi? mantığıyla ,zaman zaman ortaya çıkarıp,şimdi yeniden hortlattıkları  ‘İZMİR PARTİSİ’
 
İse, kenti gerçekten sevenler tarafından iyi izlenmelidir.
 

Kanımca kısa bir sürede sonlanmak üzere, kentimiz, Artvin gibi birkaç ille beraber ülkenin en medeni kentlerinden biri olma özelliğini korumaktadır. Bunun en önemli nedeni İzmirlilerin yaşam biçimlerine olan tutkusudur. Ancak bu tutkuya rağmen kentimizin kötü, çıkarcı yöneticiler tarafından bu hale nasıl ve kolayca getirildiğini tartışmak, geleceğin teminatı olacaktır.